Larva Yetiştiriciliği
Yeni çıkmış larvalar, çevre koşullarındaki değişikliklere ve gıda rekabetine karşı duyarlıdır. Bu nedenle, onları özel bir diyetle beslemek ve birkaç gün, genellikle dört ila altı gün boyunca kontrollü ve korunmuş bir ortamda tutmak hayatta kalma oranlarını arttırır. Literatürde genç larvalar için çeşitli diyetler önerilmektedir. Bunlar arasında mısır unu, buğday kepeği ve su ile karıştırılmış tavşan yemi veya su ile karıştırılmış civcivler için başlangıç yemi sayılabilir.
Besleme ortamının, nefes almak için gözenek alanı yaratacak kadar güçlü olmayan bebek larvalar için özellikle sorunlu olduğu belirtilmiştir. Soya ve mısır unu gibi çok ince partikül boyutu ile karakterize edilen veya çok yapışkan olan diyetlerin kullanılmaması tavsiye edilir. Bunun yerine, bebek larvaların nefes almasını sağlayacak gevşek bir doku oluşturmak için diyete odun dalları, buğday kepeği, pirinç kepeği veya ahşap tıraş tozu gibi düşük yoğunluklu ancak yüksek sertliğe sahip matris malzemelerinin eklenmesi önerilir. Literatürde dört ila altı günlük larvaların akıbetine ilişkin iki ana senaryo ile karşılaşılmaktadır. İlkinde, genç larvaların bir kısmı yetişkinliğe ulaşmak ve böylece yeni larvalar üretecek koloni için üreme ünitesinde tutulur. Diğer bir seçenek, reaktörde tüm larvaları kullanmak ve daha sonra prepupaların bir kısmını koloni için ayırmaktır. İlk senaryoda, üreme ünitesinde tutulan larvalar, hazırlık aşamasına gelene kadar besleyici bir yemle doldurulmuş bir ortamda yerleştirilir. Önerilen diyet örneği % 50 buğday kepeği,% 30 soya küspesi ve% 20 mısır küspesinden oluşan Gainseville diyetidir. İkinci senaryoda ise, sistem arızası durumunda (örneğin atığın kirlenmesi) koloninin çökme riski vardır. Ayrıca, larvaları kontrollü bir diyetle beslemek, daha pahalı olmasına rağmen, başarısızlık riskini azaltır. Buna ek olarak, diyetin erişkin sineklerinin hem fizyolojik hem de morfolojik özelliklerini ve özellikle dişilerin doğurganlığını etkilediği gösterildiğinden, koloni idamesinde kullanılacak larvaların diyetinin kontrol edilmesi sağlıklı ve üretken bir kolonin teminatıdır. Bazı yazarlar larvaların fotofobik olduğunu ve bu nedenle karanlık bir ortamda tutulmaları gerektiğini bildirmelerine rağmen bazıları larvalar karanlıkta tutulursa, yetişkin hale gelmek için yaklaşık üçte bir daha fazla zamana ihtiyaç duyduklarını tespit ettiler.
Larva gelişimi için ideal sıcaklık 24 ila 33 ° C arasında değişmektedir. Atıkta sıcaklık çok yüksekse, larvalar daha soğuk bir yer bulmak için gıda kaynağından uzaklaşır. Öte yandan, düşük sıcaklıklara maruz kalan larvalar, hayatta kalmak için metabolizmalarını yavaşlatacak, bu da daha az beslenecek ve böylece daha yavaş bir hızda büyüyecekleri anlamına gelmektedir. Larvaların yetiştirildiği sıcaklık, larva büyüme hızını etkilemesinin yanı sıra, gelecekteki yetişkin sineklerin boyutunu ve ömrünü de etkiler. 27 ° C'nin üzerindeki sıcaklıklarda daha kısa ömürlü daha küçük yetişkinlerin gözlendiğini bildirilmiş, prepupal ağırlık düşük sıcaklıklarda daha yüksek bulunmuştur. Kritik sıcaklık ~ 27' gibi görünmekte çok üstünde veya altında değerler verimi etkilemektedir. Ayrıca, 36 ° C'de yetiştirilen larvaların sadece % 0.1'inin yetişkin evresine ulaştığını gözlemiştir, bu da sürekli yüksek sıcaklıkların damızlık üreme larvaları için uygun olmadığını düşündürmektedir. Bu çalışmalara dayanarak, üst sıcaklık sınırı 33 ve 36 ° C arasında gibi görünmektedir.
Göçmen Prepupaların Toplanması
Larvalar prepupal aşamaya ulaştıklarında maksimum boyuttadır. Beslenmeyi bırakırlar ve sindirim sistemlerini boşaltırlar. Kanca şeklindeki ağız parçalarını kullanarak, yiyecek kaynağından uzaklaşır ve yetişkin sinek hale gelecekleri kuru, karanlık ve korunaklı bir yere ulaşırlar. Ortalama göç süresi literatürde bildirilmemiştir. Bu larvaların uygun bir pupa alanı bulma yeteneğine bağlıdır. Ayrıca larvaların bir göç yeri ararken, diğer larvaların bulması için kimyasal bir iz bırakabileceği ve bunun da bir göç yoluna neden olabileceği öne sürülmüştür.
Besleme kabı başka bir ortama bağlı olmalıdır ve bu bağlı ortam kuru ve su emici bir malzeme ile doldurulmalıdır. Bu kap doğrudan bir pupa kabı veya bir transfer kabı olarak kullanılabilir. Çıkış rampası için 28 ° ila 45 ° arasındaki eğimler başarıyla test edilmiştir. Bununla birlikte, nem yüzey gerilimini korumak için yeterliyse BSF prepupalarının dikey yüzeylere tırmanabileceği bildirilmiştir. Bu nedenle, besleme kabını toplama kabına bağlamak için rampalar kullanmak yerine, besleme kabı, doğrudan prepupaların besleme kabının iç duvarına tırmandıktan sonra düşeceği daha büyük bir toplama kabınının içine yerleştirilebilir
Pupa
Pupaların, larva aşamasıyla aynı aralıkta kararlı sıcaklık koşullarını tercih ettiği bildirilmektedir. Bununla birlikte, ışığın etkisi biraz belirsizdir. Bazı yazarlar pupaların fotofobik olduğunu ve karanlık bir çevre gerektirdiğini iddia ederken, günde 12 saat ışığa maruz kalan pupaların, karanlıkta tutulan pupalara kıyasla yetişkin olarak daha hızlı bir şekilde kabuklarından çıktığını iddia eden çalışmalar da vardır. Yetişkinlerin ortaya çıkma başarısı, bağıl nem seviyelerinin artmasıyla birlikte yükselir. Tipik olarak, pupaların kurumasını önlediğinden % 60 ila 70'lik bir nem seviyesi önerilir. Literatürde pupa ortamı olarak çeşitli materyaller önerilmiştir.(odun yongaları, saman, turba, kuru kahve telvesi). Öte yandan pupaların gömülebileceği kompost, nemli kokopit, turba veya saksı toprağı gibi nemli bir malzeme kullanılması da önerilmektedir. Bu, pupa ortamında % 50 ila 85 nem seviyesini koruyarak optimum yetişkin çıkış oranlarının elde edildiğini tespit eden araştırmacılar tarafından da desteklenmektedir.
Pupa kabının yeri ile ilgili olarak, literatürde iki ana seçenek açıklanmaktadır. Birincisi, kabın doğrudan çiftleşme kafesine yerleştirmek, böylece sineklerin kabuğundan çıktıktan sonra doğrudan çiftleşebilmesini sağlamaktır. Bununla birlikte, çoğu kurulumda, pupalardan sineklerin çıkması ayrı kapalı karanlık kafeslerde gerçekleşir ve sinekler ortaya çıktığında, sonradan çiftleşme kafesine bırakılırlar. Üreme sürecinin performansını değerlendirmek ve potansiyel sorunları belirlemek için BSF yaşam döngüsünün her aşamasında hayatta kalma oranlarının yanı sıra yumurtlama oranının izlenmesini önerilmektedir.